Scp-366
SCP-366: Ay Kedisi
SCP-366, diğer anomaliler arasında benzersiz bir yere sahip, sıra dışı bir doğaüstü varlık. Onu farklı kılan en önemli özelliği, insanlarla kurduğu samimi ve yakın ilişkilerdir. Bugün konumuz, bu eşsiz varlık olan SCP-366.
SCP366'nın SCP-294'dan alıp içtiği kahve.
SCP-366’nın ilk olarak 2009 yılında Rusya’daki Baykal Gölü çevresinde görüldüğü iddia edilmiştir. Yerel halk, gri bir kediyi andıran ancak sırtında anka kuşu misali kanatları olan bir yaratığın, küçük bir çocuğun sesiyle insanlara konuştuğundan bahsetmiştir. Bu tuhaf varlığın söylentileri SCP Vakfı’nın dikkatini çekmiş ve 2010 yılında SCP-366, yerel bir SCP merkezi tarafından yakalanarak Vakıf'a teslim edilmiştir.
Fiziksel olarak SCP-366, bir kediyi andıran gri bir vücuda sahiptir. Ancak sıradan bir kediden çok farklıdır: sırtında zarif, tüyleri parıldayan kanatları vardır. 55 cm boyunda ve sadece 5 kilogram ağırlığındadır. Yüksek zekası ve insanlara yakınlaşma isteği nedeniyle SCP-366, Vakıf personeli arasında hem ilgi hem de hayranlık uyandırmaktadır.
Güvenlik Raporu - SCP-366 ile Etkileşim
Tarih: 12 Nisan 2014Personel: Dr. Elena Morozov
Dr. Elena Morozov, SCP-366’nın bulunduğu güvenli gözlem odasına adım attığında, beklenmedik bir durumla karşılaştı. SCP-366, diğer anomalilerden farklı olarak odanın köşesine sinmiş, kendine zarar vermemesi için konulan küçük battaniyeyi pençesiyle çekiştiriyordu. Dr. Morozov içeri girdiğinde, SCP-366 kafasını kaldırdı ve insanı duraksatacak kadar gerçekçi bir şekilde, yumuşak bir çocuk sesiyle konuştu:
"Elena, yalnız mı hissediyorsun?"
Dr. Morozov şaşırmıştı. SCP-366’nin konuşmaları genellikle basit kelimelerle sınırlıydı ve bu kadar doğrudan bir soruyla karşılaşmak beklenmedikti. Bir süre durduktan sonra, SCP-366’ya doğru yaklaşıp yavaşça diz çöktü.
"Neden yalnız olduğumu düşündün, SCP-366?" diye sordu.
SCP-366 kanatlarını hafifçe titreterek, "Senin kalbin ağır, Elena," dedi. "Bunu hissedebiliyorum."
Dr. Morozov’un gözleri doldu. Bu varlık, diğer SCP’lerden çok farklıydı. O, yalnızca bir anomali değil, aynı zamanda insan ruhuna dokunabilen, empati kurabilen biriydi.
Güvenlik odasının dışında olayı izleyen diğer araştırmacılar ise SCP-366’nın bu davranışını detaylıca not alıyorlardı. SCP-366’nın, yalnızca fiziksel değil, duygusal bir algıya sahip olduğu sonucuna varıldı. O günden sonra SCP-366’nın etkileşimleri daha dikkatli bir şekilde incelenmeye başlandı.
Baykal Gölü’nden gelen bu zarif yaratık, SCP Vakfı'nın hem bir sırrı hem de bir öğretmeni haline gelmiştir.
"Bazen en büyük sırlar, en küçük varlıklarda saklıdır."
- Dr. Elena Morozov
Hikaye: “Unutulmuş Bir Anı”
Güvenlik Raporu - SCP-366 ile Etkileşim
Tarih: 5 Kasım 2016
Personel: Güvenlik Görevlisi Adam Reyes
Güvenlik görevlisi Adam Reyes, uzun bir nöbetin ardından SCP-366’nın gözlem odasında görev almak üzere yerini aldı. 366 ile karşılaşan birçok personel gibi, o da bu anomalinin zararsız olduğunu biliyordu. Ancak Reyes, SCP’lere duygusal bağ kurmaktan kaçınmayı prensip haline getirmişti.
“Sadece bir görev,” diye mırıldandı kendi kendine, SCP-366’nın bulunduğu odaya girerken.
366, odanın merkezindeki minderin üzerine kıvrılmış, kanatlarını hafifçe kapatmıştı. Onun sessiz ve sakin hali Reyes’i rahatlatmıştı. Kapıyı kapatıp izleme koltuğuna oturdu. Ancak bir süre sonra SCP-366 başını kaldırdı ve doğrudan Reyes’e baktı. Gözleri, bir çocuğun masum bakışlarını taşıyordu.
"Adam, neden ağlıyorsun?"
Bu soru, Reyes’i olduğu yerde dondurdu. Bir an için odada yalnız olmadığını hissetti. Ses, tüyler ürpertici bir şekilde gerçekti.
“Ağlamıyorum,” dedi sert bir sesle, profesyonelliğini korumaya çalışarak.
366 kanatlarını hafifçe açtı ve minderin üzerinden kalkarak kafasını yana eğdi. "Ama kalbin ağlıyor," dedi, sesi yumuşak ve merhamet doluydu.
Reyes derin bir nefes aldı. Bir SCP’nin, üstelik bir anomalinin, onun duygularını fark etmesi… Bu mümkün olamazdı. Ama o an bir şeyler değişti. Çocukluk anılarından bir görüntü zihninde belirdi: Reyes’in sekiz yaşındayken ailesiyle birlikte geçirdiği son güzel yaz tatili. Baykal Gölü kıyısında bir kamp alanında oturdukları o an...
SCP-366, odayı dolduran sessizlikte konuşmaya devam etti:
“Baban seni omzunda taşıyordu, değil mi? Ve annen güldüğünde sen de kahkahalarla ona katılıyordun. Bu anıyı neden unuttun?”
Reyes, bu sözler karşısında nefes alamaz hale geldi. 366’nın söyledikleri doğruydu. Ama bu bilgiye nasıl sahip olabilirdi? O anıya uzun yıllardır erişmemişti; hayatın yükü, anıların güzelliğini gölgede bırakmıştı.
"Bu nasıl mümkün oluyor?" diye fısıldadı Reyes, gözlerinden bir damla yaş süzülürken.
366, tekrar minderine kıvrılarak konuştu:
“Unutulan şeyler kaybolmaz, Adam. Onlar sadece bekler. Birisi onları sana hatırlatacak cesareti bulana kadar.”
Reyes, birkaç dakika boyunca hiçbir şey söylemedi. SCP-366, tekrar sessizliğe bürünmüştü, ancak odanın atmosferi değişmişti. O andan sonra Reyes, görevine bakışını tamamen değiştirdi. SCP’ler yalnızca tehlike değil, aynı zamanda insanlığın göremediği derinliklere birer ayna olabilirdi.
Rapor Sonucu
SCP-366’nın, insan zihnindeki unutulmuş anılara erişim sağlayabildiği ve bu anıları sözlü olarak ifade edebildiği gözlemlenmiştir. Ancak bu yeteneğin sınırları ve mekanizması henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bu etkileşim, SCP-366’nın empati kurma becerilerini bir kez daha kanıtlamıştır.
Son Not
Bu olay, SCP Vakfı personelinin SCP-366 ile ilgili duygusal mesafeyi koruma politikasını yeniden değerlendirmesine yol açmıştır.
devram edecek...
Yorumlar
Yorum Gönder